Bir milleti ayakta tutan, göklerde dalgalanan bayrağı, şehit kanıyla sulanmış toprağı kendi kendisini yönetme gücünü aldığı Cumhuriyetidir.

      Bu gün burada Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 94. Yıl dönümünü kutlamak için toplanmış bulunuyoruz.

       19 Mayıs 1919’da Ulu Önderimiz M. Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkarak büyük fedakârlıkla başlattığı milli mücadele Türk milletinin inanç ve azmiyle, başarıyla sonuçlanmış, 29 Ekim 1923 tarihinde de cumhuriyetin ilanıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Atatürk’ün “Türk Milletinin karakterine ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” diyerek ilan ettiği Cumhuriyet, Türk Milletine bırakılmış en büyük miras ve vazgeçilmez bir değerdir.

 

      Bu güzel devleti bizlere armağan eden atalarımızın bizlerden tek isteği cumhuriyetimizi her zaman koruyup geliştirmemizdir. Bunu yapabilmek için de çok çalışıp Türkiye Cumhuriyeti’nin adına yakışan başarılarla olacaktır. Bu önemli görev de gelecekte bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olacak olan yani bu ülkenin gerçek sahibi olan siz gençlerimize düşmektedir.

    Orhun Yazıtlarından başlayıp Gençliğe Hitabe ’de daha da belirginleşen vatanı koruma teması 21. Yüzyılın kara lekesi 15 Temmuzla daha iyi anlaşılmıştır. O geceyi canlı yaşayanlardan biri de benim. O geceyi yaşamak Çanakkale’yi, Dumlupınar’ı, Sakarya’yı yaşamak gibiydi. Kökü dışarıda beslenen, ihanet şurubunu içenlerin attığı bombalara hedef olanları gördüm. Bu kuzu postuna bürünmüşlerin neler yapacağını gördüm. Buna karşı bir emirle sokağa çıkmanın ne demek olduğunu gördüm. Vatan söz konusu olunca, canın kâğıt parçasından önemsiz olduğunu gördüm. Vatan uğrunda ölmenin ne demek olduğunu gördüm. Kısacası şehadet şerbeti içmenin ne demek olduğunu gördüm. Komutanından aldığı emre “sonunda şehadet var” notuna rağmen “baş üstüne “  diyen demir yürekli ÖMER’i gördüm

    Bizler bu kahramanlarımız için ne yapsak azdır. Ne yaparsak yapalım hiçbir şey yeterli gelmiyor.

Bir döneme damgasını vuran, Çanakkale destanını yazan İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif, şehitlerimize son görevini yapmak ister. Kâbeyi mezar taşı olarak getirir diker. Yedi kandilli Süreyya’yı avize olarak türbesine asar…Ve daha niceleri…. Bir türlü yeterli bulmaz yaptıklarını. Sonunda şöyle seslenmekten kendini alamaz.

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, 
Sana âğûşunu açmış, duruyor Peygamber.”

Diyerek onu en yüksek mertebeye şehitlik mertebesine oturtur.

    Atalarımızın sarsılmaz bir vatan sevgisi ve istiklal aşkıyla büyük zorlukları aşarak yükselttikleri Türkiye Cumhuriyeti, aynı  sadakatle sahip çıkan yeni nesillerin omuzlarında, yeni ufuklara doğru ilerleyecektir.. Bugün burada aldığımız emaneti korumanın, geliştirmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Bize bu gururu yaşatan atalarımıza ne kadar şükran duysak azdır.

      Bizler tarihe nam salmış bir ecdadın torunlarıyız. Söz konusu vatansa geçiveririz yardan, anadan, serden. Varsın okusunlar destanımızı ezberden

Akif’in duasıyla uğurlanırız yola Git de gel askerim uğurlar ola.

    Bu duygu ve düşüncelerle, bu büyük günün 94. yıldönümünde, bütün halkımızın, bütün öğretmen arkadaşlarımın, velilerimizin ve geleceğimizin teminatı olan siz değerli öğrencilerimizin bu büyük bayramını kutluyor, vatanı uğruna seve seve canını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.

 

                                                                                                                          İlhan ERANIL 

                                                                                                                    İlçe Milli Eğitim Müdürü